Blog

Sinema ve Dublaj – Dublajın tarihi

Bir çok kaliteli film, İngilizce çekiliyor. İngilizce bilmeyenler içinse iki seçenek var; ya alt yazı okuyarak filme adapte olmaya çalışmak; ya da filmin dublajlı halini izlemek.

Dublaj konusu ise ilginç bir şekilde ülkeden ülkeye farklılıklar gösterebiliyor. Bu yazımızda sinema sektöründe dublajı inceleyeceğiz.

Örneğin İngiltere ve Amerika’daki izleyiciler genellikle film ya da dizileri orijinal dillerinde alt yazılı izlemeyi tercih ediyorlar. Bu iki ülkede genel olarak sadece çocuk programlarına dublaj yapılıyor. Buna gerekçe olarak da izleyicilerin yaşları büyüdükçe filmin orijinal sesini duymayı tercih ettikleri, bu sayede filmin duygusunu ve atmosferini daha iyi hissettiklerini gösteriyorlar.

İngiltere’de bu konudaki en önemli istisna Spaghetti Western filmleridir. Bu İtalyan yapımı kovboy filmleri nedense İngilizce’ye çevrilmiştir. Gerçekten de ilginçtir, çünkü İngiltere’de Hidden Dragon gibi Çin yapımı filmler bile dublajlı versiyonları olduğu halde, sinemalarda alt yazı ile gösterime girmiştir.

Sincap ve mikrofonBazı ülkelerde dublaj çok yaygın

İngiltere’de dublajlı film sayısı az iken, bazı ülkeler tam tersi yaklaşım gösteriyorlar. İtalya, Fransa, İspanya, Türkiye, Macaristan, Ukrayna, Çek Cumhuriyeti, Slovakya, Çin ve Rusya’da İngiltere’nin tersine dublaj yapılmış filmler oldukça normal karşılanıyor ve hatta belirli oyuncuları hep aynı dublaj sanatçıları seslendiriyor.

Bu dublaj sanatçılarının bazıları oldukça ünlü. Örneğin Alman Marcus Off, Sean Penn, Michael Sheen gibi oyuncuları düzenli olarak seslendiriyor ve hatta bir röportajında Karayip Korsanlar’nda Johnny Depp’i seslendirdiği için gurur duyduğunu söylüyor.

Normalde aldığının on katı fiyat karşılığında bu filmde seslendirme yapan Marcus Off, filmin Almanya’daki başarısında, kendi sesinin oldukça önemli olduğunu iddia ediyor.

Bir başka dublaj sanatçısı Mohd Sheikh ise, prodüksiyon firmalarının sürekliliği sağlamak adına dublaj sanatçısı hasta olmadığı sürece hep aynı seslerle çalışmayı tercih ettiğinin altını çiziyor. “Dublaj zor iştir” diyor ve ekliyor: “Hem dudak eşleşmesine odaklanıp hem de duyguları verebilmek hiç kolay değil”..

Tarihteki dublaj engellemeleri

Dublaj yapmak ya da alt yazı seçme kararı, kimi zaman yaratıcılığın ötesindeki durumlar nedeniyle de gündeme gelebiliyor. Örneğin Mussolini döneminde yabancı diller yasaklanmış ve bütün filmler İtalyanca’ya çevrilmişti.

1960’ların başından sonra ise Hindistan’da yerli film endüstrisini koruma gerekçesiyle, yabancı filmlerin Kannada dilinde dublaj yapılması engellenmiştir.

Aynı şekilde 1948 yılında Portekiz’de de yine koruma amaçlı dublaj yasaklanmış, fakat alt yazı serbest bırakılmıştır. O yıllarda Portekiz’de filmlerde geçen komünizm, sömürgecilik gibi bazı sözcükler ise sansürleniyordu.

Türkiye'nin Seslendirme Merkezi

Dublaj her zaman orijinal diyaloğu alıp başka bir dile birebir çeviri şeklinde yapılmıyor. Örneğin BBC, Fransız The Magic Roundabout adlı animasyonun orijinalindeki metni yok sayarak, daha büyük bir maliyetle sadece görselleri kullandığı bir anlatım yapmayı tercih etmişti. Bu yöntem, Almanya’da da yaygındır; ki Almanya, dünyada yabancı film dublajı yapılan stüdyoların en çok bulunduğu ülkedir.

Örneğin The Persuaders adlı iddialı İngiliz dizisinin orijinal versiyonuna Almanlar esprili unsurlar eklediler; kaldı ki Alman dublajında müstehcen espriler eklemek hiç de alışılmadık bir durum değil! Almanya’da filmlerin adaptasyonu sıkça yapılıyor. Çoğu entelektüel, dublajda eklenen bu kötü esprilere çeşitli internet forumlarında karşı çıksa da, izleyicilerin çoğu orijinal dili bilmediği için, şakaların ya da kavramların değiştirildiğini anlayamıyor.

Dublaj için filmin yabancı dilde olması gerekmez ve ne yazık ki kötü dublaj yapılmış bir çok örnek de var. Örneğin filmler televizyonda gösterilmeden önce içindeki küfür içeren sözcükler bizde her ne kadar “bip”lense de, başka ülkelerde yerlerine daha hafif sözcükler konularak yeniden seslendirilebiliyor. Haliyle sonradan yapılan eklemeler kulağa hoş gelmiyor.

Dublaj yerel bir kavramdır

Bazı dublajlar, filmi daha çekici kılar. Örneğin ünlü Shrek2 filmindeki Doris adlı çirkin üvey kız kardeşi İngiltere’de Jonathan Ross, Amerika’da ise Larry King seslendirmişti. Filmin etkileri her iki ülke de farklı oldu.

Filmler bir başka dile çevrilirken, o ülkenin mizah anlayışına ve kültürüne de adapte edilmelidir, zaten başka türlüsü başarılı olamaz.

StresDublajın yetişmesi başlı başına stresli bir iştir

Hollywood filmleri yaklaşık %90 oranında başka dillere çevriliyor. Özellikle gişe filmlerinin 30’dan fazla dile çevriliyor olması, doğal olarak dublaj stüdyolarında bir baskı yaratıyor.

Örneğin sadece Hindistan için Spider-Man3 filmi en az 4 dile çevrildi: Hintçe, Tamil Dili, Telugu ve Bhojpori.. Bu da ekstra zaman gerektiren bir iş ve dolayısıyla filmin o ülkede vizyona geç girmesine neden olabiliyor. Bu da yapımcı şirketin hiç istemediği oldukça stresli bir süreç!

Dublajın ne kadar bir iş yükü gerektireceği ise tamamen yapısına bağlı olarak değişiyor. Dudak senkronizonu en çok emek getiren tarz. Bazıları dudak senkronizasyonu yerine sadece seslendirme yapmayı tercih ediyor. Orijinal diyaloglara bağlı kalınarak karakterler seslendiriliyor. Bazı ülkeler ise dublaja daha farklı yaklaşıyor.

Bir anlatıcı, metinde neler olduğunu anlatırken orijinal diyalogların üzerine konuşuyor. İzleyiciler alttan gelen orijinal konuşmaların üzerine kendi dilindeki tek sesli açıklamaları dinliyorlar. Özellikle Rusya ve bazı doğu bloku ülkelerinde bu tarz tercih ediliyor. Tabii ki bu yöntem, filmin doğal akışını bozan ve kulağa pek de hoş gelmeyen bir seçenek.

Başa dön tuşu